Biz deprem ve iç siyasetle meşgulken Irak Türklüğü ve Kerkük elden gitmesin
Sürekli olarak Irak ve Suriye Türklerinin durumuna, maruz kaldıkları baskı ve asimilasyon politikalarına dikkat çekmeye çalışıyor, Türkiye ve Türk dünyasının Irak ve Suriye ve hatta Ortadoğu politikalarında bölgede yaşayan yerli Türkleri esas alması gerektiğini vurguluyorum.
Dünyadaki tüm Türklerle ilgilenmek durumunda olan Türkiye, elbette ki yanı başında, hem de Misâk-ı Millî sınırları içerisinde yaşayan Türk kardeşleri ile ilgilenmek, onların haklarını korumak gibi bir tarihi, hukuki ve ahlaki sorumluluğunun yanı sıra, Türk dünyasının dayanışmasına da liderlik etme sorumluluğu da vardır.
Zira dünya Türklerinin dayanışması Türk dünyasını güçlendirip, dünyada önemli bir siyasi aktör haline getirebilecek kapasiteye sahiptir.
Malum Türk kamuoyu yoğun şekilde iç siyasi meselelerle, yani seçimler ile meşgulken, dünyada eşi benzeri hemen hiç görülmemiş büyüklük ve çapta deprem felaketi ile karşı karşıya kalmıştır.
IRAK TÜRKLERİ DEPREMZEDE GARDAŞLARI İÇİN SEFERBER OLDU
Yaşadığımız deprem de Türk dünyasının bu dayanışma gücünü ve kapasitesini açıkça ortaya çıkarmıştır. Tüm Türk dünyası Türkiye için adeta seferber olmuştur.
İşte bu dayanışmanın en önemli örneklerinden biri de Irak Türklerinin Türkiye’deki kardeşlerine olan desteği ve yardım çabasıdır.
Sadece politik olarak değil aynı zamanda ekonomik olarak da sıkıntılı günler yaşayan Irak Türkleri ellerindeki bir lokma ekmeği ve bir yudum suyu bile sınırın öte tarafındaki “gardaşlarına” yollamak için konvoyları yollara dizdiler.
Misâk-ı Millî’nin yetimleri olan Irak Türkleri depremin hemen ardından Kerkük, Musul ve Erbil’de çağrılara çıkarak tırlar dolusu yardım malzemeleri toparlamaya başladılar.
Konserveler, battaniyeler, kıyafetler, ısıtıcılar gibi depremzedelerin yarısını hafifletecek her şeyi tırlara yükleyerek yola çıkartıyorlardı…
Irak Türkü çocuklar ellerindeki tüm maddi imkânları sınırın diğer tarafındaki kardeşlerine yolluyorlardı...
Yalnızca maddi manevi yardımlar değil aynı zamanda Irak Türkü doktorlar da hızla Türkiye’ye gelerek Sağlık Bakanlığı’na başvuruda bulunuyorlardı...
FIRSATI KAÇIRMAYAN “DOST MASKELİ” KADİM TÜRK DÜŞMANLARI
Ancak tarih bize göstermiştir ki Türkiye ve Türkler zor durumda ya da başka meseleler ile ilgilenmek zorunda kalığı durumlarda Türkiye ve Türk düşmanları bu durumları fırsat olarak görmüşler ve yararlanmaya kalkmışlardır.
Ateş çemberinin içindeki cefakâr ve vefakâr Irak Türklüğü türlü imkânsızlıkların ortasında “gardaşlarına” hiçbir karşılık gözetmeden yardımlar yollarken, Irak’ın Kuzey Bölgesel Yönetimi ise gizli bile olmayan ajandasının peşine düşmüştür.
Nasıl ki Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) depremi tanınma için bir fırsat olarak görerek deprem yardımı bahanesiyle harekete geçtiyse, Irak’ın Kuzeyi Bölgesel Yönetimi de “Barzani Vakfı” aracılığıyla Türkiye ve Türkeli coğrafyasında “Kürdistan” reklamı için harekete geçmiştir. Sözde “Kürdistan” isminin propagandası için deprem yardımlarını adeta bir fırsat olarak görmüştür.
Bu sinsi propaganda faaliyetleri ile de yetinilmemiştir.
DEPREM VE SEÇİMLER TÜRKSÜZ BİR KERKÜK VE HATTA IRAK PROJESİ İÇİN FIRSATA DÖNÜŞTÜRÜLMEK İSTENİYOR
Malum Irak’ın Kuzeyi Bölgesel Yönetimi (IKYB) ve bağlısı Peşmerge güçleri Kerkük’ün demografik yapısını kendi lehlerine değiştirmek için her türlü siyasi ve askeri yöntemi kullanmışlar ve kullanmaya devam etmektedir.
IKYB’nin politikasının Irak’tan Türk kimliğini silmek üzerine olduğu Erbil ve Süleymaniye’deki Türkçenin kullanılmaması, Türk kimliğinin yok sayılması, seyahat özgürlüğünün kısıtlanması gibi asimilasyon politikalarından zaten belli olmuştur.
IKYB Arapça ve Kürtçenin yanı sıra Irak Anayasası'nda diğer bir resmi dil olan Türkçe’nin yasaklanmasını istemektedir.
Son dönemde IKYB, Irak’taki iç siyasi pazarlıklarda siyasi desteğini vermek karşılığında Türk kimliğinin silinmesi, Türkeli'nin (Türkmeneli) tamamen kendi kontrolüne verilmesini istemektedir.
Bunun için de Peşmergenin hülle yolu ile yani Irak Merkezi Ordusu'nun bir tugayı/tümeni gibi Kerkük’e girmesi gibi yöntemleri kullanmaya çalışmaktadır.
İşte Türkiye’de hemen herkesin deprem felaketi ve aynı zamanda yaklaşan seçimlere, yaşanan iç siyasi gelişmelere odaklandığı bugünkü durumu fırsat bilen “dost maskeli” Türk’ün kadim düşmanları hemen oldu bitti arayışlarına ve girişimlerine başlamıştır.
Buna en önemli örneklerden biri son haftalarda ezeli Türk şehri Kerkük’te Türkçe’nin yasaklanması dâhil, Türklere karşı yapılmaya çalışılan siyasi entrikalardır.
KERKÜK’TE TÜRKÇE YASAKLANIYOR…
1 Mart 2023’te Irak Türklüğü Irak’ın Kuzeyi Bölgesel Yönetimi'nin (IKYB) etkisi ve baskısıyla İran destekli Irak Hükümeti, Kerkük’te devlet dairelerinde Türkçe’nin kullanılmasını Kerkük Valiliği'ne gönderdiği bir emir ile yasakladı. Kerkük’te resmi dairelerde sadece Arapça ve Kürtçe kullanılabilecekti.
Irak Türkmen Cephesi (ITC) Milletvekili Erşat Salihi, Irak Anayasası'na aykırı bu asimilasyon emrine sert tepki verdi.
ITC yayımladığı bildiride; "Başbakanı olaya acil müdahale etmesini, verilen talimatın iptal edilmesini, yeni uygulamanın düzeltilmesini ve Irak'ın önemli etnik unsuru Türkmenlerin dil ve kültürel haklarının garanti altına alınması talimatını vermeye çağırıyoruz" dedi.
Bu esnada Erşat Salihi, Irak hükümeti ve Başbakanı nezdinde bu kararın iptali yönünde yoğun girişimlere başladı.
Ve Dışişleri Bakanlığımız bu asimilasyon girişimine kayıtsız kalmamış, karara tepki göstermiş ve Irak makamlarını kararı yeniden gözden geçirmeye davet eden bir bildiri yayımlamıştır.
Bu bildiride “Türkçe” yerine “Türkmence” ifadesi kullanılmasını yanlış bulduğumu ifade etmek isterim. Irak Anayasası'nda ve yasalarında Türkçe’nin Türkmence diye geçiyor olması bizim de bu şekilde kullanmamızı gerektirmediği düşüncesindeyim.
Yani; Türkmence yok, Türkçe var! Türkmen yok, Türk var! Bu söyleme alışmalı, dünyayı da alıştırmalıyız.
Türkiye Cumhuriyetinin Irak Türklüğü ‘nün arkasındaki kararlı duruşu ve Irak Türklerinin ise başta Erşat Salihi olmak üzere güçlü haykırışı neticesinde Irak Başbakanı Sudani, kararı iptal ederek Kerkük idari sınırları içerisinde resmi dil Türkçe'nin devlet yazışmalarında kullanılması emrini vermiştir.
Fakat bu elbette yeterli değildir! Nasıl ki Irak Türklüğü yalnızca Kerkük ile sınırlı değilse, Türkçe de Kerkük ile sınırlı değildir.
Bu nedenle Kerkük’te resmi kurum yazışmalarında Türkçe'nin kullanılmasına dair karar, Musul, Selahaddin, Telafer ve Diyala şehirlerinde ve hatta tüm Irak Türkeli (Türkmeneli) ’nde uygulanmalıdır.
TERÖR DEVREYE SOKULUYOR VE SUİKASTLAR BAŞLIYOR…
Irak Türklerine yönelik bir asimilasyon girişiminin ortak duruş ile bertaraf edilmesinin ardından devreye yine terör sokuldu!
Türkiye’nin içinde bulunduğu durumdan istifade etmek isteyen şer odaklar bu kez de, Irak Türk liderlerine gözdağı vermek için, Iraklı Türk lider şahsiyetlere de suikastlar düzenlemeye başladılar.
3 Mart 2023’te Irak Türkmen Cephesi Eski Güvenlik Dairesi Başkanı Ahmet Tahir İsmail, aracına konulan bombanın patlatılması neticesinde şehit edildi!
Irak Türkmen Cephesi Genel Başkanı Hasan Turan, "Saldırıyı düzenleyen terör örgütü PKK'dır" açıklamasında bulunarak failleri net bir şekilde ortaya koydu.
ITC Milletvekili Erşat Salihi de saldırının arkasında PKK olduğunu ve ellerinde bunu kanıtlayacak bilgi ve belgeler olduğunu söyledi.
Irak Cumhurbaşkanı ve Irak Hükümeti’nin ise bu hain saldırı karşısında sessiz kalmaları bir hayli dikkat çekicidir.
PKK, Kerkük’te ve Türkeli’nde Türk katliamlarına başlamış, bazı Irak siyasetçileri de politik kazanç hesapları ile bu terör cinayetlerine sessiz kalmak suretiyle teröre destek vermektedirler.
PKK’lıların Kerkük şehir merkezine rahatça girmesine yardımcı olan siyasi partiler de bulunmaktadır.
Terör örgütü PKK’nın Türkeli (Türkmeneli) bölgesinde genel, Kerkük’ de özel olarak faaliyetleri giderek artmaktadır.
Irak Türkleri, gerçekleşen suikast saldırısının ardından sessiz kalmayacaklarını, buna en sert şekilde cevap verebilecek güce sahip olduklarını söylemektedir.
TÜRKİYE MİSÂK-I MİLLÎ'NİN EVLATLARI TÜRK KARDEŞLERİNİ KORUMALIDIR
Görünen odur ki; her Irak ve Suriye Türkü bu alçak teröristlerin hedefindedir.
Bugün gelinen noktada Kerkük özelinde Ortadoğu’nun kaderi yeniden yazılmaya çalışılmakta, Irak ve Suriye Türkleri (Türkmenler) yine hedef haline getirilmektedir.
Irak Türkleri aleyhine yaşanılan bu süreci, içeriden en çok körükleyenin ve hazırlayanın Barzani ve IKYB olduğu söylenmektedir.
Türkiye’nin, IKYB’yi bu çerçevede yeniden değerlendirmesi ve IKYB ile ilişkilerimizin gözden geçirilmesi gerektiği düşüncesindeyim.
Ayrıca, Irak hükümeti Irak vatandaşı Türkleri korumak zorundadır. Eğer onlar koruyamazsa Türkiye Türk kardeşlerini korumalıdır.
Unutmayalım;
Türkmeneli Türk’tür, Kerkük Türk’ündür!
Türkmence yok, Türkçe var! Türkmen yok, Türk var!