"ORTADOĞU'DA ORTA OYUNU"
ABD’de Teksas başta olmak üzere, çeşitli eyaletlerde tarihinde görülmemiş ayrılıkçı ayaklanma başlamışken, birden ABD'nin Ürdün-Suriye-Irak sınır hattında bulunan askeri üssü olan "Tower 22" 28 Ocak gecesi bir saldırıyla hedef alındı.
Bölgede varlık gösteren İran destekli Şii milis gruplar tarafından düzenlendiği belirtilen saldırıda 3 ABD askeri öldüğü, 24 ABD askeri ise yaralandığı söylendi.
ABD’de parçalanmış kamuoyu, bu saldırı ve kayıplar sonrası, tekrar birleşti, milli birlik duygusu depreşti, konsolide oldu.
İran, iç karışıklık yaşayan ABD’ye adeta bir can simidi atmıştı.
Saldırının ardından ABD yönetimi, Tahran'ı ve Tahran tarafından desteklenen Iraklı Şii milis grupları işaret etti.
İran saldırıda dahli olmadığını ifade ederken Iraklı Şii milis grupların en büyüğü olarak gösterilen Ketaib Hizbullah da ABD güçlerine karşı saldırılarını durdurduğunu açıkladı.
İran destekli grupların Irak ve Suriye'deki ABD üslerini bir süredir benzer saldırılarla hedef aldığı söyleniyor ancak bu saldırılarda hiçbir can kaybı yaşanmıyordu.
Ürdün'de gerçekleştirilen saldırıda üç ABD askerinin ölmesi ve saldırı sonrasında Şii milislerden gelen açıklamalar, kayıpların bir "hesap hatası" sebebiyle gerçekleşmiş olabileceği ihtimalini akla getirdi.
Bölge genelindeki karşılıklı saldırılarda ABD de, İran ve İran destekli milis gruplar da genel olarak belirli bir dengeyi korumaya çalışıyordu.
Taraflar ağır can ve mal kayıplarına yol açmadan karşılıklı olarak birbirlerini yokluyor ve taciz saldırılarına devam ediyordu.
Yemen'deki ABD ve İngiliz saldırıları da bu benzer süreci takip etti.
Bu saldırılarda da çeşitli Husi merkezleri hedef alınırken, can kayıpları oldukça düşük bir seviyede kaldı.
Tarafların birbirleri arasında gerilimi yükseltme niyetinde olmadıkları oldukça açıktı.
ABD kaynakları ABD'nin İran'a vereceği yanıt için saldırılarına yakında başlayacağını duyuruyordu.
Burada dikkat çeken bir diğer husus ise ABD'nin yapacağı misillemeyi neredeyse herkese duyuracak şekilde, adeta "yaygara kopararak" ilan etmesi.
Hal böyle olunca da İran, Suriye ile Irak'taki varlığını korumaya aldı, bazı askeri güçler bölgeden çekildi.
Suriye ve Irak'taki İran destekli Şii milis gruplar askeri merkezlerin bir bölümünü boşalttı ki, muhtemelen bunlar hakkında ABD'nin istihbaratı bulunan, yani ifşa olmuş, vurulma ihtimali olan merkezlerdi.
Şii milis liderlerin çoğu sığınaklara gitti, bazıları Irak'tan ayrıldı.
Bu açıdan İran'ın ABD ile yürüttüğü kontrollü çatışma ortamı bir süre daha canlı kalacaktır.
Ve nihayetinde ABD 2 Şubat 2024 Cuma günü Suriye ve Irak'ta 85 hedefe hava saldırıları düzenledi.
Özellikle ABD'nin Irak ve Suriye'den çekilme sürecinde bu saldırının yaşanması ve tansiyonun yükselmesi dikkat çekicidir.
İran'ın ABD'nin Irak ve Suriye'den çekilmemesine neden oluşturmaya çalıştığı da ihtimal dâhilindendir.
Aynı İran'ın 2003 Irak işgali sürecinde ABD ile nasıl bir ittifak yaptığı da düşünülmeli.
Yani İran ve ABD birbiri ile rekabet ediyor görünse de, aslında her ikisi de birbirlerinin bölgede varlığı için çalışıyorlar.
Ancak ABD ile İran arasındaki danışıklı olduğu kuvvetle muhtemel bölgesel stratejik rekabeti keskin bir düşmanlık gibi algılamak yanıltıcı olur.
En azından bu iki taraf aynı sistem içerisinde, çıkarları zaman zaman kesişen zaman zaman ise farklılaşan iki aktörden ibaret.
Ancak bu “orta oyunundan” Türkiye için çıkan bir sonuç vardır.
O da “İran ve ABD saldırılarının Irak ve Suriye’de PKK/YPG’ye alan açtığı ve dolaylı olarak İsrail’in genişlemesine zemin açtığıdır”.
YORUMLAR