dini sohbetler sohbet elektronik sigara islami sohbetler islami sohbet baskılı poşet baskılı poşet emlak seviye 5 su böreği sipariş galeri yetki belgesi nasıl alınır yalama taşı dijital pazarlama ajansı
Türk toprağında kimin bayrağı dalgalanıyor?
MÜSTAFİ AMİRAL DOÇ. DR CİHAT YAYCI

MÜSTAFİ AMİRAL DOÇ. DR CİHAT YAYCI

Türk toprağında kimin bayrağı dalgalanıyor?

16 Mart 2023 - 17:30

Bugün size içimi kanırtarak kanatan Türk tarihi için çok hazin bir gerçeği, Türk Toprağı Süleyman Şah Türbesi'nin yerinde olanları anlatacağım...

Önce kısaca Süleyman Şah’ın kim olduğunu anlatalım…

Süleyman Şah, Türk tarihinde Osmanlı İmparatorluğu’nun kurulmasına giden süreçte hem tarihsel hem de manevi olarak büyük rolü olan bir Türk lideridir.

Kayı boyunun manevi ve siyasi lideri olan Süleyman Şah’ın 1178 yılında doğduğu düşünülüyor.

Kaya Alp’in oğlu, Ertuğrul Gazi’nin babası ve Osmanlı İmparatorluğu’nun kurucusu büyük Türk Osman Gazi’nin dedesidir.

Süleyman Şah, dünya tarihine şekil veren ve etkisini hâlâ kudretli bir şekilde hissettiren Osmanlı İmparatorluğu’nun atası konumundadır.

Süleyman Şah Urfa, Mardin, Diyarbakır, Halep gibi bölgelerin Türklüklerinin pekiştirilmesinde ve Türk yurdu olmasında büyük rol oynamıştır. Bu bölgelerde Haçlılara karşı da savaşmıştır.

Süleyman Şah’ın ölümü ile ilgili çeşitli rivayetler olsa da en muteberi Süleyman Şah'ın ölümünün Fırat Nehri'nde boğularak gerçekleştiğidir.

Süleyman Şah, binlerce kişilik oymağını 1214 yılında Fırat Nehri'nden geçirip Anadolu’ya getirirken kendisi iki askeri ile birlikte suya kapılarak boğulmuştur. Ölümü üzerine iki adamı ile Fırat Nehri kıyısındaki Caber Kalesi'nin eteklerinde kendisine yapılan Kümbete defin edilmiştir. Oymak ise, oğlu Osman Gazi’nin babası Ertuğrul Gazi tarafından devralınarak Anadolu’ya doğru yoluna devam etmiştir.

İşte Süleyman Şah’ın istirahatgahı (Kümbeti de ve sonra Türbesi de) tıpkı kendisi gibi Türk Milleti için büyük bir sembol olmuştur.

Süleyman Şah’ın istirahatgahının ilk defa 1886 yılında II. Abdülhamid döneminde türbe haline getirildiğini hatırlatalım.

Türk milleti büyük sınavlar verdiği ve zorluklar yaşadığı dönemlerde dahi Süleyman Şah’ı ve istirahatgahı toprağı asla unutmamıştır.

Türbe yerinin her daim bir vatan toprağı olarak varlığını koruması için hiçbir mücadele ve fedakârlıktan kaçınılmamıştır.

Hem Osmanlı İmparatorluğu hem de Türkiye Cumhuriyeti dönemlerinde Caber Kalesi’nde yatan bu büyük Türk’e ait mezar özenle korunmuş ve türbenin bakımı, onarımı özenle yapılmış ve gelecek nesillere bir vasiyet ve miras edasıyla kesintisiz şekilde aktarılmıştır.

Birinci Dünya Savaşı’nın ardından Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu mücadelesini veren Büyük Atatürk önderliğindeki Türk Milleti, Süleyman Şah Türbesi’nden asla taviz vermemiştir.

Büyük Atatürk’ün siyasi dehasının bir ürünü olan 20 Ekim 1921 Ankara Antlaşması’nın 9. maddesinde yer alan; “Osmanlı Hanedanı’nın kurucusu Osman Gazi’nin dedesi Süleyman Şah’ın Caber Kalesi’nde bulunan ve Türk Mezarı adı ile tanınan mezarı, çevresiyle birlikte, Türkiye’nin malı olarak kalacak ve Türkiye orada koruyucular bulundurup Türk bayrağını çekebilecektir” hükmü çerçevesinde Süleyman Şah Türbesi ve çevresi “Türk toprağı” olarak tescillenmiştir.

Büyük Atatürk, Süleyman Şah’ın mezarı ve çevresinin  “Türk toprağı” olduğunu 1923 Lozan Barış Antlaşması’nın 3’üncü maddesi ile de tescilletirmiştir.

HER ZAMAN HEDEF ALINDI

Ancak Türk milletinin sembollerinden olan Süleyman Şah Türbesi özellikle Hatay’ın 1938’de anavatana katılma sürecinden itibaren Türk milletine düşman olan odaklar tarafından hedef alınmaya başlamıştır.

Esasında Süleyman Şah Türbesi ve Caber Kalesi, Hatay’ın anavatana katılmasında kritik bir rol oynamış, bir nevi Süleyman Şah Hazretleri istirahatgahı dahi Türklüğe hizmet etmeye devam etmiştir. Çünkü Süleyman Şah Türbesi’nin bulunduğu Caber Kalesi Fransızlara karşı adeta ileri bir karakol görevi görmüş, Türkiye Fransızların bölgede Türklere karşı yürüttükleri kışkırtıcı faaliyetleri izleme ve denetleme imkânı bulmuştur...

1936 yılından itibaren Fransızlar, Süleyman Şah Türbesi’nin hemen karşısına bir karakol inşa etmek için çalışmalara başlamışlardır.

Bununla da yetinmeyen Fransızlar, bölgedeki Arap aşiretleri Türklere karşı kışkırtmaya devam ederek Süleyman Şah Türbesi’nin ve Caber Kalesi’ndeki Türk askerlerinin hedef alınmasını sağlamaya çalışmışlardır.

Vatan toprağı olan Caber Kalesi’ni ve Süleyman Şah Türbesini koruyan askerlerimize yönelik sıklıkla taciz ateşleri, kışkırtmalar ve tehditler yapılmıştır.

1966 yılına gelindiğinde ise Süleyman Şah Türbesi nezdindeki Türklük bu kez de Suriye yönetimi tarafından hedef haline getirilmiştir. Fırat Nehri üzerinde baraj yapmaya karar verdiğini açıklayan Suriye Hükümeti, Caber Kalesi’nin sular altında kalacağını iddia ederek Türbenin taşınmasını talep etmiştir. Türkiye’nin her türlü itiraz, uyarı ve yaptırımına karşın Türkiye, 1975 yılında Tabka Barajı nedeniyle Caber Kalesi’ndeki Süleyman Şah kabrini taşımak durumunda kalmıştır.

 

TÜRKİYE TAVİZ VERMEMİŞTİ

Türkiye, Süleyman Şah Türbesi ile sahip olduğu eksklav hakkından taviz vermemişti...

Ancak Türkiye türbeyi yine;

- Fırat Nehri üzerinde bir yarımadayı andıran

- Caber kalesindeki aynı miktardaki alana denk gelen 10 bin 96 metrekarelik alanda

- Sınırımıza 30 km uzaklıktaki Suriye’nin Karakozak Köyü civarındaki bölgeye inşa etmiştir.

Tabii yeni türbenin inşa sürecinde de dönemin Suriye Hükümeti boş durmamış bölgede çalışan Türk işçilere ve askerlere taciz ateşlerinde bulunmuştur.

Tüm bu zorlu koşullara rağmen 30 Eylül 1975 tarihinde Süleyman Şah Türbesi, yine Karakozak köyündeki yerine taşınmıştır.

Süleyman Şah, Türk askerleri korumasında, Türk Bayrağı altında yeni türbesinde ebedi istirahatine devam etmiştir.

2011 yılında patlak veren Suriye İç Savaşı esnasında 2015 yılında Süleyman Şah Türbesi ve onu koruyan Türk askerlerinin DEAŞ tarafından tehdit edildiği, DEAŞ’ın her an saldırıp Türbeye ve Türk askerlerine zarar verebileceği gerekçesiyle o güne kadar Türk tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir karar verildi.

Süleyman Şah'ın türbesinin bulunduğu Türk toprağı DEAŞ’a terk edilerek, kabrinin taşınmasına karar verildi.

21 Şubat 2015 tarihi akşamında 18.30 sularında başlayan ve 22 Şubat 2015 saat 10.12 sularında son bulan kabir taşıma operasyonuyla, Karakozak’ta bulunan Süleyman Şah’ın kabri sınırımıza 180 metre uzaklıktaki Eşme Köyü'ne getirildi.

MÎSÂK-I MİLLÎ’NİN TERÖRE TERK EDİLEN SINIR TAŞI: SÜLEYMAN ŞAH TÜRBESİ

1214 yılından beri 801 yıldır, düşman saldırılarından korkulduğu için hiçbir zaman taşınmayan, sadece baraj yapımı nedeniyle 1975’de yeri değiştirilen naaş ve türbe alanı, bu kez DEAŞ korkusu nedeniyle taşınmamış, adeta kaçırılmıştı. Türk toprağı da bir terör örgütüne teslim edilmişti… Gerçek budur... Bir asker olarak ortada övünülecek değil, utanılacak bir durum olduğunu düşünüyorum...

Hem 1921 Ankara hem de 1923 Lozan Antlaşması ile 1975 yılında revize edilen Türkiye-Suriye Antlaşmaları ile Türkiye’nin anavatan sınırları dışındaki tek toprağı olan Süleyman Şah Türbesi ve çevresi o gün DEAŞ’a ve bugün ise terör örgütü PKK’ya terk edilmiştir.

“Efendim biz yine Türbe’yi sınırlarımız dışında bir alana inşa ettik. Türbe neredeyse, Türk toprağı orasıdır” diye ancak aptalların inanacağı bir gerekçe sunmaya çalışan varsa ya da olursa ona vereceğimiz cevap basittir!

Siz Türk Milletini aptal yerine mi koyuyorsunuz? Türk milleti her şeyin farkındadır.

Sınırın yanı başına getirmekle, sınırın onlarca kilometre ilerisinde Suriye’nin içlerinde bir Türk toprağı asla aynı şey değildir!

Maalesef bu nesil, atalarının 801 yıldır koruduğu Türk toprağını bir eşkıya sürüsünden koruyamamıştır. Birinci Dünya Savaşı’nda her cephede savaşırken, Kurtuluş Savaşı yaparken, Hatay’ın Türkiye’ye katılımı sürecinde dahi koruduğumuz bu toprağı eşkıyaya terk ettik.

Sindiremiyorum, sindiremiyorum, sindiremiyorum...

Halbuki hem karadan hem havadan tüm gücümüz ile, kanımızın son damlasına kadar bu toprak korunmalı ve savunulmalıydı. Naaş elbette önemli ama Türk Toprağı ve Türk bayrağı her şeyden daha da önemlidir.

TÜRK TOPRAĞINA TEKRAR TÜRK BAYRAĞI ÇEKMEK İÇİN NEYİ BEKLİYORUZ?

Karakozak’taki Türk toprağından DEAŞ çekilmiş, toprağımıza PKK çöreklenmiştir. Türk bayrağı dalgalanması gereken toprağımızda şimdilerde PKK paçavrası asılı…

Türk toprağı neden geri alınmıyor ve neden yine Türk bayrağı dalgalanmıyor?

TSK çok güçlüdür ve toprağımıza Türk bayrağını tekrar çekme kudretine sahiptir!

Peki neyi bekliyoruz o zaman?

Uluslararası hukukta “meşru müdafaa hakkı” diyorsanız, bundan daha net Türkiye’ye meşru müdafaa hakkı olamaz!

Kendi toprağımızı almak için icazet bekleyen varsa onları da Türk tarihine havale ediyorum.

Elbet tarih, hem de yakın tarih “Süleyman Şah’ın naaşını kaçırıp, Türk toprağını DEAŞ’a terk etmeyi” makul bir fikir gibi ortaya atanları, hatta başarı gibi sunanları ortaya çıkaracak, hassas terazisinde tartarak hüküm verecektir.

Bu millî meselede tüm siyasi partilerin fikirlerini ve stratejisini ortaya koymasını da bekliyorum, bence siz de bekleyin...

İçimiz kan ağlamaktadır…

Diliyoruz en kısa sürede Süleyman Şah’ın kabri de ait olduğu Türk toprağı Karakozak’daki türbesine nakledilir ve TOPRAĞIMIZA TÜRK BAYRAĞI TEKRAR ÇEKİLİR...

Son Yazılar